Yazıya şu hatırlatmayla başlayayım,
Ben 62 yaşındayım ve yaklaşık 40-45
Senedir, iktidara gelen her hükumet ,
istisnasız, Ama istisnasız, ülkeyi düzelteceğini söyledi,
Lakin olmadı.
Sonuç itibariyle, yine vaatlerle temiz kalbiyle,
inanan Türk halkı, oyunu verdi ama söylenenleri
Alamadı, göremedi...
Ve hep öpüldüğü ile kaldı...!
İşte şimdi yine öyle bir dönem mi yaşanıyor diye,
sorgulamak istiyorum, en azından Kayseri için...
Sonuçta limanda bekleyenler, ne pahasına olursa olsun
Gemiyi limana getirip getirmediğinize bakar.
Yol boyunca, yaşadığınız fırtınalar, atlattığınız alaboralar
Ve coşan denizin gemiyi yutarcasına yükselen dalgalarıyla
Yaptığınız mücadeleye bakmaz,kimse.
Ve bunları bahane olarak da kabul etmez,
zira derler ki ;
“Ben kaptanım deyip denize açıldıysan,
Zaten, onları göze alacaksın..
O yüzden, biz seni kaptan yaptık...”
Sonuç şu ; kaptan gemiyi limana getirmiş mi
getirememiş mi ?
Yüreği ve yeteneği yoksa, o kaptan köşküne, çıkmayacak,
Diyelim ve ,
günümüz Kayseri’sine gelelim..
Hızlı tren... ?
Geliyor....
Otoban..?
Aha da geldi sayılır..
Sarıoğlan-Yeşilhisar Banliyo hattı... ?
Hızlı tren gibi olmaz, birkaç seneye tamam... !
Çünkü, ilçelerdeki işsizliğin önlenmesi için de,
Çok önemli bir adımdı...
Günler geçti, gitti ve şimdi dönüp bakıyoruz da,
Ne, 2010 yılında Eskişehir’e hızlı trenle giden Abdullah Gül’ün,
Kayseri’ye bugün hala, hızlı trenin gelmemiş olmasından
Ötürü yüzü kızarıyor...
Ne de, son 10- 15 yılda defalarca Kayseri’ye gelen,
Erdoğan’ın “hızlı tren müjdesi” diye verdiği tarihin
Tutmamasından dolayı bir mahcubiyet yaşanıyor.
Ve herşeye rağmen de, bu halk
Ak Parti’ye inadına , inşallah bir dahaki sefere diye,
inanarak yığma oy veriyor...
Lakin her defasında verilen sözler tutulmuyor,
Hatta arkasına geçilip güreşçi misali, 2 puan
kaybeden de, halk oluyor, sen ben oluyoruz...
Onlar yine, her seçim sonunda, güreşteki gibi,
Hakemin elini tutup galip diye ilan ettiği tarafta oluyor.
Sonuçta dün Sivas-Ankara hızlı treninin
4 Mayıs’ta Sivas-İstanbul seferine de
Başlayacağını okuduk, seyrettik ve duyduk.
Allah selamet versin.
Gül’ün Cumhurbaşkanlığı döneminde başlayan
Kayseri’ye hızlı tren müjdesi ve taahhütleri,
Artık, yılan hikayesini de geçti. Hatta öyle ki,
Yılanlar yavrularına, bir şeyin çok uzun sürede dahi
Olmayacağını,umutsuzluğunu, izah etmek için ,
“Kayseri hızlı tren hikayesini” anlatır oldular.
Hızlı tren böyle de, otoban farklı mı ?
Yooo, al birini vur ötekine..
Ama bulabilirsen vurursun,
zira ne otoban ne de , hızlı tren var ortalarda...
Hele otobanda, merkez nüfusu 110 bin olan Nevşehir,
Kayseri’nin arkasından dolanıp, çalım attı ve otobanı,
Kendi şehrinin hanesine yazdırdı.
Şimdi biz Nevşehir, Niğde üzeri gidiyoruz Ankara’ya ,
otobandan. Ve yine kimsenin yüzü kızarmıyor.
Sarıoğlan-Yeşilhisar Banliyo projesi de,
Eski, yeni, tüm yetkililerin açıklamaları sonrası,
hesapsız kasabın, masatla olan ilişkisine döndü.
Kimse içinden çıkamıyor.
İlçelerin işsizlik sorunu artarak büyüyor, tıpkı
Organize Sanayi Bölgesinin on bine yaklaşan işçi ihtiyaç
Açığının büyümesi gibi...
Ve gelelim, zurnanın zırt dediği yere...
Yani işin inanc boyutuna.
Çalışmak ibadettir, cümlesini ağzından düşürmeyenlerin,
bu konudaki samimiyetine bakalım biraz da...
Mesela yıllardır, siyaseten yapıldığı sonradan anlaşılan,
“Seçim vaatleriyle”, seçmeni kandırıp oyunu almak
Ve sonra bu vaatleri unutmak, yapmamak,
Kul hakkına girer mi ?
Yapılan yanlış harcamalara giden milyonlarca liranın,
Sorulması gereken bir kul hakkı bölümü yok mudur ?
“Eskisi yaptı, ben yenisiyim, bana ne” demekle işin içinden
Çıkılabileceği bir kul hakkı muafiyeti var mıdır ?
Özetle,
Hani neredeyse, tüm hükumetler döneminde,.
tutan tuttuğunu öptüğü ile kalıyor diyeceğim,
Ama tutulan hep biz oluyoruz, tutan da hep onlar.
Yetmez mi artık ...
Öpüle öpüle, yanaklarımız sündü diyordum ki,
31 Mart’ta yeni bir öpüş türü çıkmış..
Vatandaş öpücüğü diyorlar,
Ya da 31 Mart öpücüğü...!
Söylenene göre vatandaş bir öpmüş, pir öpmüş..
Karşı taraf anlamazsa, öpüş ilerleyen yıllarda
Devam edecekmiş..
Ben söyleyenlerin yalancısıyım...