Yeni yüzyılda ki ideal insan profili kimdir? Seküler bir yaşamın tüketici sınıfındaki seçkin insan mı? Yoksa eşref-i mahlukat olarak kalmayı becerebilen insan mı?
Vereceğiniz cevap her ne olursa olsun kaçınılmaz bir hakikatle karşı karşıyayız. Bu hakikat tüketimin sınırsız tüketicinin sınırlı olduğu günümüzde, sınırsız olanın sınırlı olanı esir aldığı hakikatidir.
Evet, modern çağ ve çağdaş tüketim anlayışı bizleri maneviyattan kopararak maddenin rüzgârında savura dursun, bu savruluşun sonunda nereye düşeceğimizi çok azımız düşünmekte, düşünemeyenlerse kaygı çukuru diye adlandırdığımız yerde tıpkı bala düşen arı örneğinde olduğu gibi bulduğuyla mücadele etmekte.
Peki bal gibi tatlı fakat elde edince bize acı gelen çukur nasıl bir yer?
Bu çukur, insan nefsinin hazza kapılarak kendi kendini aldattığı, hazzın nefse kattığı şeylerle insani değerlerini yitirdiği, değerlerini yitirirken de insan olarak sahte bir ahlaka büründüğü bir yer. Ve maalesef bu çukura baktığımızda koca bir eyvah çekmemek elde değil, çünkü insanoğlu kendini yok etmeye programlamış bu çukura düşmeden önce varoluş gayesini sorgulamamakta. Ne üzücü değil mi? Konfor dediğimiz şey bizleri ‘’ Ben ‘’ diliyle avlamakta ve biz bunu halen fark edememekteyiz.
Düşünüyorum da insanoğlu hangi ara değerlerinden uzaklaşarak, vahşi tabiatta zafer ve kurban arayan aslanlara dönüştü? Hangi ara kazandığı gücün tesiriyle kötülük, kıskançlık, nefret, hiddet, gurur vb. Latif olmayan duygularla birbirinden uzaklaştı.
Hatırlatmak gerekir ki, özünden bihaber olan insan kendi kendine yabancılaşır. Bu sebepten dolayı belki de hayat tarzı dediğimiz ve sahip olmaya çalıştığımız şeyler bize ne anlam ifade ediyor yeniden sorgulamamız gerekir. Yoksa bu keyfiyet ve getirdiği kül fiyatla güneş altında eriyen buz gibi yok olup gitmeye devam edeceğiz.