Herhangi bir konuyu anlatırken düşündürmek yerine çoğu zaman konuşuyor olmak için konuşuyoruz. Sorunun temel sebebi acaba sürekli haklı çıkma isteğimiz mi? Kişisel olarak anlattığımız ve ortaya attığımız fikirlerimizin aslında toplumun tamamının genel fikriymiş gibi herkese kabul ettirme isteği genel olarak insanların üzerindeki kişisel etkimizi azaltan temel sebeplerdir.
Herkesin kendi has fikirleri olduğunu unutmadan hareket etmeliyiz.
Oysa günümüzde kalemi eline alanlar, TV’lerde sürekli yorum yaparak konuşanlar benim dediğimden başka doğru ya da düşünce yok gibi nice başka fikirlere söz hakkı bırakmıyor. Önemli olan bir konuda fikirlerini anlatırken karşıdakini düşündürmek ve düşündürdüğümüz kişi ya da kişilere de kendi fikirlerini ifade etme fırsatı verebilmektir.
Bir konuda taraf olduğumuzda içinde bulunduğumuz duruma objektif bakmak yerine ‘’bizim tarafın doğruları’’ diyerek yanlışlarını ve o yanlışa ait tespitleri anlamaya çalışmıyoruz. Dahası yıllar yıllar öncesine gidip şimdiyi görmemeyi tercih ediyoruz.
Ancak unuttuğumuz temel mesele çok konuşanın insanlar tarafından az dinlendiğidir.
Yazılarımda da bu konuya özen gösteriyorum. Bu sebeple okurlarımızı düşündürebilecek konulara temas edebilmek ve karşımdakinin fikirlerini dışarı vurmasını sağlayabilmek için azami hassasiyet gösteriyorum.
E zaten sözün tamamı arif olana söylenmez.
Farklı fikirler ortaya atılıp beyin fırtınası yapıldığında ortaya çok daha güzel yeni fikirler çıkacaktır.
Bu sebeple çok uzun yazmanın ve çok uzun konuşmanın toplumda etkisi de aynı düzeyde olmamaktadır.
Az ve öz yazmak, konuştuğumuzdan çok daha fazla dinlemeye devam etmek tavsiyemdir…
Saygı ve sevgilerimle…
Sevdim fikirlerinizi
Teşekkür ederim Funda hanım.
Çok güzel bir yazı olmuş, yüreğinize sağlık. Hep kâl ile değil hâl ile anlatmış büyükler ve tesir etmişler hayata...
Çok teşekkür ederim Ahmet abi