Kadına yönelik şiddet ve kadın cinayetleri, hukuk ve kamu yönetimi açısından önemli bir insan hakları ihlali olduğu gibi toplum açısından da yıkıcı etkisi bulunan bir olgudur.
Bu olgu yalnızca Türkiye'nin acı bir gerçeği değildir aynı zamanda küresel bir sorundur. Birleşmiş Milletler Kadınlara Karşı Ayrımcılığın Önlenmesi Komitesi verilerine göre, küresel ölçekte her üç kadından birinin genellikle yakın partnerleri tarafından şiddete maruz kalmaktadır.
Kadınların yaşam hakkını elinden alan kadın cinayetleri, kadına yönelik şiddetin ulaştığı en uç noktanın yansımasıdır. Toplumunun kadın erkek ilişkileri konusundaki ikiyüzlü yaklaşımının sonucunda sosyolojik, psikolojik ve hukuki sonuçlar doğuran olaylara şahit oluyoruz.
Maalesef toplumumuz, hiçbir zaman kadın ve erkeğin sosyal ve bireysel ilişkilerini aynı şekilde değerlendirmedi; hukuk normları çerçevesinde eşit haklara sahip olunması gerektiğini anlayamadı. Eşitliği hep metafizik değerlerle ve fiziksel özelliklerle yorumladılar ancak kadın-erkek eşitliği bu demek değildir.
Kadına yönelik şiddetin önlenmesi adına bazı düzenlemeler getirilmiştir; İstanbul Sözleşmesi Avrupa Konseyi Bakanlar Kurulu toplantısında ilk imzayı Türkiye’nin atmasıyla beraber 2014’te yürürlüğe girmiştir, 2021 yılında ise Cumhurbaşkanı Kararı ile sözleşmeden çekilmiş bulunmaktayız. Sözleşme yürürlükte iken, iç hukuka uyması adına 6284 sayılı Ailenin Korunması ve Kadına Karşı Şiddetin Önlenmesine Dair Kanun kabul edilmiştir. Yine Türk Ceza Kanunu'nun kasten insan öldürme düzenlemesi yer almaktadır ancak uygulamada en çok tepki çeken konu şudur ki kadın cinayetlerinde, TCK 29 düzenlemesi olan "haksız tahrik" indirimi ve TCK 62'de düzenlenen "iyi hal" indirimi uygulanması nedeniyle toplumda suçun faili erkek bakımından haklılık ve/veya cezasızlık algısı oluşmaktadır. Bunun yanı sıra verilen cezada yapılan indirimler, infaz mevzuatımızdaki zayıflıklar ve yetersizlikler nedeniyle şiddet potansiyeli olan erkeklerin de şiddete meylinin arttığı, cinayet işlemeye cesaret buldukları verilerle açıklanan bir gerçektir.