Sevgili okurlarım merhaba. Yaklaşık 6 aydır sizlerden uzak, bir köşeye çekilmiş, sadece izliyordum. Siyaseti ve yaşanan gelişmeleri en yakından takip ediyordum. Gerek siyasi gerekse şahsi meselelerimden ötürü 6 ay sizlerden uzak kalmak zorunda kaldım. Ama bugün, tekrardan sizlerin karşısında olmanın, sizlerle duygularımı ve hislerimi paylaşmanın mutluluğunu yaşıyorum.
Beni 6 ay sonra yine buraya, köşeme, iten şey bir milletin aklıyla alay eder gibi oynanması, aylardır haykırdığımız ama iktidar tarafından yok sayılan, görmezden gelinen gerçeklerin bugün sanki ilk kez haberleri oluyormuş gibi yüzümüze vurulmasıdır.
Biz aylarca hukuk dedik, anayasa dedik... Yüce Başkan’ımız “Dünyaya hukuk dersi veriyoruz” dedi.
Ekonomi battı, gitmiyor dedik, asrın liderimiz çıktı “Ekonomide 1 numarayız, Merkel bizi kıskanıyor, Amerika bizi kıskanıyor” dedi.
Biz demokrasi dedik buradan yıllarca. Özgürlük dedik. Yüce Başkan’ımız “Türkiye, demokrasi tarihinde bir zirveyi yaşıyor. Dünyaya demokrasi dersi veriyoruz” dedi. Tabi biz dünyaya demokrasi dersi verirken;
Osman Kavala tutuklandı mesela... Meydanlardan hakimlere savcılara gözdağı verildi, “Bunu serbest bırakmaya çalışıyorlar, bıraktırmayacağıııızz” denildi yargının bağımsız olduğu ülkemde. Serbest bırakıldı, suçsuz bulundu Osman Kavala, ama “Güven Abidesi”, “Sözünün Eri” “Bir dediğini iki etmeyen” Cumhurbaşkanımız Sayın Recep Tayyip Erdoğan’ın bu söylemiyle başka bir gerekçe ile tutuklandı Kavala.
Yargının bağımsız olduğu ülkemde bir alt mahkeme “Anayasa Mahkemesi’nin Kararı” nı tanımadı mesela.
Merhum Burhan Kuzu’nun direk müdahil olduğu “Zindaşti” mevzusu var, serbest bıraktırdılar bu adamı. 1 numaralı uyuşturucu baronu lideriydi Zindaşti.
Oda TV davasını uydurdular bağımsız yargımızda, hepsi suçsuz bulundu, aylarca içerde yatırdılar adamları.
Yahu Rahip Brunson davasını gördük, oyun oynadılar resmen. Buna bağımsız Türk yargısı karar verecek, asla serbest kalmayacak bu ajan dedin, ertesi gün bavuluyla özel uçakla kendi ellerinle teslim ettin papazı.
Acaba sayın hükümetimiz yargı bağımsızlığını “Anayasadan ve hukuktan bağımsızlık” olarak mı algıladı, ben anlayamadım doğrusu.
Yahu bu ülkede bir gecede kanun getirip, “Kanunlar geriye dönük işletilemez” hükmünü alenen çiğneyip milyonlarca EYT ’li (Emeklilikte Yaşa Takılanlar) yarattılar. Şimdi sadece seçim zamanları “biz çözeceğiz sorununuzu” deyip, insanları dinlemiyorlar bile.
Şimdi çıkıyorlar, sanki 20 yıldır bu ülkeyi yöneten kendileri değilmiş gibi “Ekonomi, hukuk ve demokraside reformlar yapacağız” diyorlar.
Ee, hani kıskanıyordu bizi Merkel, hani ekonomide 1 numaraydık, dünyaya demokrasi dersi veriyorduk!
Geç bunları anam, geç...
Biliyorlar ki insanlar artık uyandı, pelikanların çabaları artık yetersiz kalıyor. Biliyorlar ki artık vatandaş gerçekleri görüyor. Biliyorlar ki devam ederlerse yalan söylemeye vatandaş ilk sandıkta “ALDATILMANIN” bedelini ödetecek onlara.
Hee, şunu söylemeden de edemeyeceğim. Dünyada örneği yoktur ki bir ülkenin “hele ki ekonomi” bakanı, istifa ederse o ülkenin para birimi değer kazansın. Aylarca dedik yönetemiyorsunuz ekonomiyi, gönderin damadı, ülkenin ekonomisini damada değil bu işi gerçekten bilenlere verin diye. Ama onlar bunları duymazdan, doları görmezden, ekonomiyi de bilmezden geldiler. Boş koltuk %5 değer kazandırdı Tl’ ye... Ne kadar acınası bir durum değil mi.
Şimdi reformlar geliyor, sıkı durun...
Bağımsız Merkez Bankası dedi mesela Yüce Lider’imiz, dış mihraklar demedi...
Dış Yatırımlar dedi inanabiliyor musunuz? Biz yıllardır dış kelimesinin yanında MİHRAK’ tan başka bir şey göremedik.
Yargı ve Hukuk reformu dedi...
İNŞALLAH demekten başka bir şey gelmiyor içimden. İNŞALLAH bu sefer ne aldatırsınız bu vatandaşı ne de aldatılırsınız dış mihraklara. 20 yıldır keyif sürdüğünüz, artık saraylara sığdıramadığınız saltanatı sunan bu milletin sırtına yüklediğiniz bu yükü, İNŞALLAH alırsınız artık.
Tabii ACI REÇETE olmadan olur mu hiç?
Kötü yönetilmenin hatta yönetilememenin, tek adam rejiminin, hukuksuzluğun, adaletsizliğin, keyfiliğin, şatafatın bedelini yıllardır ACI ACI ödettiğiniz bu vatandaş, şimdi her şeyin düzelebilmesi, en azından denenebilmesi için bir ACI REÇETE’ ye daha mahkum ediliyor.
Peki;
Günlük 10 milyon TL masrafı olan saraylarınızın ışıklarını söndürebilecek misiniz?
5 Yandaş müteahhittin cebinden kısabilecek misiniz?
Hiçbir işlevi olamayan, tek işlevi mecliste koltuk doldurmak olan 584 milletvekilinin aylık 25 bin TL maaşından kısabilecek misiniz o reçetede?
Mesela reçeteyi yazan doktor olarak Sayın Erdoğan 88 bin liralık maaşından fedakarlık yapacak mı?
Tarikatlarınıza, vakıflarınıza, derneklerinize, akrabalarınızın şirketlerine, yatlarınıza-katlarınıza aktardığınız milyonlardan feragat edecek misiniz bu reçetede?
Yoksa bu reçete yine yoksul, 2300 liraya boyun eğen asgari ücretli, 1500 liraya mahkum edilen emekliye mi uygulanacak.
Mühim olan reçete yazmak değil doktor bey, mühim olan ilaç bulabilmek, yaraya merhem olabilmek...