Sene 1999... Abdullah Öcalan’ın Suriye’de bulunduğunu tespit eden Ecevit hükümeti Öcalan’ın teslim edilmesini istedi. Ama Esad rejimi bu talebi pek ciddiye almadı. Ancak 16 Eylül’de Orgeneral Atilla Ateş, bugünün alışılagelmiş laubaliliğinden uzak, gayet ciddi ve sert bir şekilde Şam Yönetimi’ni uyardı.
- Sabrımız tükenmek üzeredir, bizim sabrımızı taşırmasınlar.
- Türk milleti artık bu konuda göstereceği iyi niyetin sonuna gelmiştir...
Aslında Atilla Ateş, Stratejik Ahmet misali, “Şam’da, Emevi Camii’nde namaz kılacağız” demiş olsaydı daha etkili bir çözüm olabilirdi ama nerden bilsin, toyluğuna (!) verelim!
Bu açıklamadan sonra Şam Yönetimi PKK’nın sözde Yunanistan Temsilcisi Ayfer Kaya’yı sınır dışı etti. Abdullah Öcalan, Türk İstihbarat Birimi ve Özel Kuvvetler’in tarihi operasyonuyla yakalandı, 16 Şubat 1999 gecesi paketlendi, Türkiye’ye getirildi.
Ardından Ecevit bu tarihi operasyon için;
“Türkiye Cumhuriyeti devleti şehit analarına verdiği sözü tutmuş, şehitlerinin kanını yerde bırakmamış ve kararlılığını göstermiştir.” dedi.
ÖYLE MİYDİ?
Necmi Ekici... 21 yıl TSK’da 23 yıl THY’de çalışan bir kaptan pilottu. 21 mart günü Amerika’ya giden THY uçağının pilotuydu.
21 Mart 1999. Yani bir terör örgütü liderinin yakalanmasından 25 gün sonrası...
Necmi Ekici o günü şöyle anlattı:
… Yolculuk için bütün hazırlıklarımız tamamdı. Ancak uçağımızın 35 koltuğu bulunan Business Class bölümünde sadece 2 yolcu vardı. Onlar da uçağın kalkış saatinin gelmiş olmasına rağmen uçakta değillerdi. Bize o yolcular gelmeden kalkış yapamayacağımız söylenmişti. Bu durum canımı sıkmıştı. Biraz bekledikten sonra o 2 kişi apar topar geldiler. O isim Fetullah Gülen idi.
Yani Amerika, miadını doldurduğunu düşündüğü bir terör örgütü liderini (Öcalan) Türkiye’ye verirken bir başka terör örgütü liderini kendi himayesi altına almıştı.
Yaklaşık 1 hafta önce ABD Yönetimi IŞID lideri El Bağdadi’nin (miadı dolduktan sonra) ABD operasyonu ile öldürüldüğünü açıkladı. Trump “bir zafer edasıyla” çıkıp “Işid’i bitirmişçesine” Bağdadi’yi nasıl öldürdüğünü anlattı.
Peki El Bağdadi öldü, Işid bitti mi?
Dünyanın 20 farklı ülkesinde 215’in üzerinde terör saldırısı düzenleyen bir örgütün liderini ortadan kaldırdığınızda o örgütü yok etmiş olmuyorsunuz.
Çünkü; 2 askerimizi diri diri yakan Bağdadi değildi, Ankara’da tren garını patlatan da Bağdadi değildi.
ABD’ de konser alanlarını basan da yine Bağdadi değil, Işid’in ABD’deki militanlarıydı.
Batacklan’daki cafede,Paris’in sokaklarında yüzlerce kişiyi öldüren de Bağdadi değil, Avrupada’ki militanlarıydı.
Brüksel’de havalimanında, Manchester’de konser çıkışınında, Barcelona’da yaya geçidindeki eylemleri de,
Tunus’ta müze çıkışındaki katliamı da yine dünyanın dört bir yanındaki Işid militanlarıydı.
Yani bu adamlar bir anda ortaya çıkmadılar. Trump’ın zafer edasıyla Bağdadi’yi öldürmesinden sonra da yok olmayacaklar.
Mektup...
Soytarı Başkan Trump’ın, asrın lideri Yüce Başkanımız Erdoğan’a gönderdiği küstah mektubu hatırlayın.
… Don’t be a fool (Aptal olma) demişti. Hemen hemen herkes bu ifadeye odaklanmıştı. Aslında o mektupta Erdoğan’a aptal denmesinden daha korkunç bir skandal vardı ki o da kendisine “general” denen bir terör örgütü lideri Mazlum Kobane isimli terörist ile masaya oturmamız isteniyordu. Yani “aptal olma, teröristlerle masaya otur” diyordu. (Alışmış kudurmuştan beterdir misali)
Yani, Bağdadi’nin öldürüldüğü günlerde Amerika’da, Washington’da, Moskova’da, hemen hemen her yerde bu teröristin ismi zikrediliyor.
Mazlum Kobane...
Mazlum Kobane 1967 doğumlu Suriyeli bir Kürt. Türkiye’de Ferhat Abdi Şahin ismi ile kırmızı bültenle aranıyor. Henüz çocukken Abdullah Öcalan ile tanıştığı biliniyor. Hatta birlikte bir denizde yüzdükleri fotoğraf da kayıtlarda mevcut.
1990 yılında PKK’nın yan dalı KCK ile örgüte katıldı. 2015 yılında Suriye Demokratik Güçleri’nin kurulmasıyla birlikte Kobane, uluslararası alanda bir üne kavuştu. O tarihten itibaren Suriye’de Işid’e karşı savaşlar verdi ve uluslararası görüşmelere dahil oldu.
Geçtiğimiz günlerde Yüce Başkanımız Erdoğan, Kobane için, “kırmızı bültenle aranan bir terörist. Bu ne demek oluyor? Amerika bize bunu teslim etmeli” açıklamasını yaptı.
Trump’un Barış Pınarı Harekatı başladığı gün Erdoğan’a yazdığı o mektupta ; “Sorunlarınızdan bazılarını çözmek için çok uğraştım. Dünyayı yüz üstü bırakmayın. Harika bir anlaşma yapabilirsiniz. General Mazlum sizinle işbirliği yapmak için hazır.” demişti.
Daha sonra yürütülen sıra dışı ve kusursuz diplomasi ile 120 saat ABD ile 150 saat de Rusya ile anlaştık (YPG ADINA) ve o anlaşmadan sonra bütün ihlal ve tacizlere rağmen tek bir mermi bile sıkamadık.
Yani, tarihinde hiçbir zaman terör örgütleri ile masaya oturmamış olan “yüce başkan” ımız ateşkes ilan ediyordu. Ne diyordu mektupta? APTALLIK ETME...
Şimdi toparlayalım konuyu.
Amerika ne yapıyor?
Bir teröristin miadını doldurup öldürürken, bir diğerini onurlandırarak, siyaset sahnesine kazandırıyor.
TIPKI ÖCALAN’I VERİP GÜLEN’İ ALDIKLARI GİBİ.
Şimdi de Suriye’de Bağdadi’yi öldürüp Mazlum Kobane’yi siyaset sahnesine sürüyorlar.
Ama eminim ki, tarihinde –OSLO GÖRÜŞMELERİ DAHİL- hiçbir zaman terör örgütleriyle aynı masada oturmadığını söyleyen sayın hükümetimiz bundan birkaç yıl sonra Terörist Ferhat Abdi’yi General Mazlum olarak ilan edecek ve tanıyacaktır.
Metehan Aykut KARTALKAYASI