Evvel zaman içinde kalbur saman içinde Ülkenin birinde iki aşık varmış.
Tesadüfen karşılaşıp, plansız, kurgusuz bir aşkın içinde bulmuşlar kendilerini.
Dedim ya tesadüf diye. Desadüfen karşılaşan bu iki aşık yıllar süren bir serüvenin içine girmişler...
iyiyi de kötüyü de birlikte sırtlanıp bir sürü yaşanmışlıklar biriktirmişler. İlerleyen süreçte, hayat onlar için pamuktan kale, elma şekerinden şelale olamamış...
Hayallerindeki o pembe panjurlu evleri, içinde aşk, mutluluklar barınmamış bir türlü. Kapkaranlık kuleler kaplamış her yerlerini...
Gel zaman, git zaman derken kendilerini hep bir savaşın, didişmenin içinde bulmuşlar. Buda geçer buda biter dedikleri hiç bir şey geçmediği gibi daha da büyümüş geçemeyen şeyler.
Üzerlerini kaplayan siyah bulut bir türlü beyaza dönüşmemiş dönüşememiş...
Tüm bunlara rağmen pes etmeyip direnmeye devam etmişler.
Çünkü, sevgiye olan inançları tüm kötü olayların üzerinde kalmayı başarmış.
Gel zaman, git zaman sevgide karabulutların altında kalmış, biri diğerinden daha az, diğeri birinden daha fazla sevmeye başlamış.
İkisinin bir birine olan sevgisi denk olmayı beceremeyince, terazideki denge şaşınca kendi iç savaşları ortaya çıkmış, Küçükte olsa derinliklerinden umut inatla ve ısrarla kopmalarına izin vermemiş, pes etmeyip birinin eksiğini öbürü srtlanmış ve dengeyi böyle kurmaya çabalamışlar...
Ama mutsuzluk bir türlü peşlerini bırakmamış.
Çünküüü onların hikayesinde başlarken gözüküp sonra kaybolan polyana bir daha gözükmemiş...
Eeeee
Polyana gelmeyince ellerindeki tek şey, derinliklerinde olan umutta kaybolu vermiş.
Ve evren ikisini de ayırmış birbirinden...
kim haklıydı kim haksızdı hiç bir zaman bilinmemiş...
Masal ya bu, iki aşık sonsuzlukta buluşmuş ve böylece bu masalda son bulduuu...!
Sonu hüsran ve kötüde bitse masalın içindeki sevda, aşk gerçek ve en organikti. ..
Verdikleri için aşka kıymet hak ettiği değeri son zerresine kadar direnmişlerdi. ..
Günümüzde, masal olmayan gerçek bugünümüzde masalda ki kadar harbi olmayan, adına aşk deyip içinde aşktan zerre bulunmayan meymenetsiz, kişiliksiz sevmeler hüküm sürmüştü. ..
Kahve fallarında 'seviyormu, sevmiyormu' yu arayacak kadar başka hallere bürünmüştü günümüzde sevebilmeler. ..
Aşığız diyerek evlenip, ilk üç yıl içinde şiddetli geçimsizlikten ayrılanların oranı oldukça yüksek...
İnsanlar arasında iletişimsizliğin hüküm sürdüğü günümüzde gerçek sevebilmelerin, aşkların olabilmesi mümkünmü?
Tabiki mümkün degil...
Senede bir gün parayla satın alınmış sevgili hediyeleri sadece sevebilme yalanını uzatmaya yarıyor...
Gerçek bu....
Baksanıza yaşadığınız topluma, etrafınıza!
Deli gibi sevdiğini söyleyip bir süre sonra birbirlerine zarar verecek boyutta düşman olan ne çok insan var degilmi?
Peki neden?
Öncelikle günümüzde adına sevgi, aşk dediğimiz kavramlar içi başkalaşmış, denasıyla oynanmış çakma kavramlar...
Sevgi saydam bir kavramdır. Saydam olan sevginin üzerine çok katlı bina çıkmaya çalışırsanız çok katı çıkamadan yıkılır... ÇÜNKÜ SEVGİ TEK BAŞINA SAYDAM VE YARIM....
Sevginin İçine kesinlikle aynı oranda saygı katarsanız sevgi aynı zamanda saydam olmaktan çıkar güçlü ve uzun ömürlü bir kavram olur....
İşte o yüzden Leyla ve Mecnunların aşkı binlerce yıl sonrasındaki bizlere hala dokunabiliyor. ...
Tıpkı bir Çiçeği heyecanla sulayıp, çiçek bilsin diye değil hak ettiği için sevdiğimiz gibi sevebilmeler dir uzun ömürlü ve güçlü sevgiler....
Birbirimizi bir çiçeği sevdiğimiz gibi sevebileceğimiz günlere özlemle. ...
Saygıyla kalın.....
Yorumlamanız güzel olmuş
Teşekkür ederim Burak bey☺️