Mustafa Kemal Atatürk, hakkında bir şeyler yazmak Türkiye şartlarında zordur. Ne yazarsanız yazın, hem yasalarla hem de karşıt görüşlerin hışmına uğrarsınız.
Ancak her şeye rağmen Türkiye’nin ulaşması gerektiğini düşündüğüm fikirlerden bahsedeceğim. Mustafa Kemal Atatürk, 1934 ya da 36’da TBMM’de yaptığı bir konuşmada “beni hiç bir izme tabi tutmayın” demektedir.
Kemalizm ve Atatürkçülük Mustafa Kemal Atatürk’ün kendisinin metodik haline getirdiği bir ideoloji değildir.
Mustafa Kemal Atatürk’ün, 1900-1940 yıllarında ulus devlet yapısını en isabetli analiz eden liderlerdendir. Bir sosyolog becerisinde analiz eden Mustafa Kemal Atatürk, o kadar hengamenin içerisinde Türkiye Cumhuriyeti Devletini bizlere bırakmayı başarmış bir Türk büyüğüdür.
Mustafa Kemalin bir sürü konuşmaları vardır. Konuşmalara bir bütün bakılmadığında ateist olarak görülebilir. Hatta bazı yerlerde de çok dindar görülebilir. Aslında olay bakanın açısıyla ilgili bir durumdur. Kimin üzerine büyüteç tutsanız mutlaka kusurlar bulursunuz.
Atatürk vefat edince Türkiye’de yaşayan, dönmeler, Batı medeniyetinin formatladığı kişiler bir ideoloji ortaya koydular. Yapıp ettikleri her şeyi Atatürk’e bağladılar. Öyle ki bu ideolojilerini Yunan medeniyetinin Tanrı algısı içine oturtturdular. Mesela Atatürk yaşarken kendi heykellerini yaptırttı mı? Resmî dairelerde Atatürk köşeleri oluşturulmuş muydu? Benim bildiğim kadarıyla öyle şeyler yoktu. Atatürk öldükten sonra CHP’ye sızan batı formatı yemiş kafaların ortaya koyduğu Kemalist ideolojinin ürettiği bu ritüelleri, Mustafa Kemal Atatürk’ün tanınmasını olumsuz yönde etkilemektedir.
Müslüman halkla, kafası batı formatı yemiş grup arasındaki çatışmada, Mustafa Kemal Atatürk ismi kullanılmaktadır. Batı Formatı yemişler, kendi inanç ve yaşam tarzlarını modernlik olarak tanımlayıp kutsuyorlar. Kendi yaşam tarzlarına uygun sosyal yapıyı dayatıyorlar. Müslüman kesimse, batı yaşam tarzını şirk ve küfür olarak görüyor.
Mustafa Kemal Atatürk ya da milli bayramları, antik Yunan medeniyetinden kaynaklı ritüellerle anmak, yada kutlamak, hatta Müslüman halka bu şekilde kutlayacak ya da anacaksın diye dayatmak zulümdür. Kemalist ideolojisinin vesayeti halen sürüyor demektir.
Oysa Mustafa Kemal Atatürk, Türkiye Cumhuriyeti Devleti’nin kurucu lideridir. Yani Türk büyüklerindendir. Dindar mıdır? Dinsiz midir? Bunu bilmemiz mümkün değildir. O Allah ile kendi arasındaki bir konudur.
Oysa dindarlarda dikkatli olmalı, Kemalist ideolojiyle çatışacağım diye Mustafa Kemal Atatürk’e hor bakmamalıdır. Allah’la kendi arasında olanları kendilerine bırakmalıdırlar. Kendilerince devlet büyüklerini anıp resmî bayramları yine kendilerince kutlamaları gerekir.
Siren sesi, iki dakika saygı duruşu, hayatın durdurulması gibi ritüeller, hem milli hem de dini değildir. Bu ritüelleri Müslüman halka dayatmak gerçekten bir zulümdür. Oysa Müslüman halk, Mustafa Kemal Atatürk’ü kemalistlerden değil de icraatlarından tanısalar daha kalbi bağ kurabilirler. Hakkında dua edip hayırla yad ederler.
Müslüman halkın peygamberine, “kim Muhammed öldü derse onu öldürürüm” diyen Hz. Ömer’e cevap Hz. Ebru Bekir’den hutbedeyken gelmiştir. “Kim Hz. Muhammed’i ölümsüz sanıyorsa bilsin ki Muhammed öldü. Kim ki Allah’a iman ediyorsa Allah bakidir” diyen bir ümmete, “Atatürk ölmedi” yakıştırmaları çatışmanın kaynağını oluşturmaktadır.
Devlet bu dengesizliği düzgün bir zeminde tanımlayıp her şeyi yerli yerince ifade edilmesi, çatışma ve kutuplaşmaları ortadan kaldırması temel sorumluluğudur. Eğitimin amacı da ortak bir dil ve anlayış geliştirmektir. Atatürk üzerinde kemalist vesayetin söylevlerini değil, milli değerlerle ortak bir dil geliştirmek millet için doğru olandır.
Anıtkabir’de ne zaman Kuran okunur, Mustafa Kemal Atatürk için Allah’tan rahmet dilenirse, sirenler çaldığında, halkın put gibi hazır ola geçmelerine zorlanmazsa, o zaman Türkiye normalleşir.
Unutmayalım. Bu ritüeller Mustafa Kemal Atatürk’ün talebi değil, Kemalist vesayetin dayatmasıdır.
Bu bağlamda, Mustafa Kemal Atatürk’e, silah arkadaşlarına, bütün Türk büyüklerine, Müslüman olarak yaşayıp son nefeslerini Müslüman olarak teslim edenlere, gazilerimize ve şehitlerimize Allah’tan rahmet diliyorum. Mekanları cennet, makamları ali olsun.
Allah’ın rahmetini dilemek kulları için haktır.
Selamünaleyküm kardeşim esen kalın.