Küreselciler Erdoğanı neden istemiyor? Bu soruyu yazıyla düşünelim.
2002 yılında Erdoğan ve arkadaşları, Türkiye’yi Batıya entegre edeceklerini yüksek sesle söylüyorlardı. Halk ağır bir ekonomik kriz içindeydi. Devlet, memurunun maaşını ödeyemeyecek hale gelmişti. Millet bu hengamede, organize bir örgüt görünümü veren Erdoğan’a oyu verdiler. %34.3 oy alan Erdoğan, yönetimi ele geçirince Türkiye’deki oligarşik yapıyı, AB uyum yasalarıyla yıktı.
Bu Küreselcileri sevindiriyordu. Çünkü Türkiye Batılılaşıyor, yani küreselleşiyordu. Küreselcilerin ülkemizdeki aparatları bu gidişatı zevkle desteklediler. Küreselci NATO’cu ve FTÖ’cü askerler ülkeyi kuşatmışlardı. Kendilerine engel olabilecek tüm güç merkezlerini, kumpas davalarıyla ortadan kaldırdılar. Hatta ekonomik ve sosyal olarak toplumu da manipüle ettiler.
Erdoğan bu gidişatın küreselcilere hizmet ettiğini farkedince FTÖ’yü hedefe oturttu. Bu arada Türkiye’deki oligarşik yapıyı fena sallamıştı. Erdoğan ciddi altın ve para biriktiriyordu. Bir savaşa hazırlandığı belliydi. Küreselciler, işin kendilerine yönelindiğini görünce aparatlarını harekete geçirdiler. Kavala ve avenesiyle Gezi olaylarını başlattılar. Ancak Erdoğan, rakiplerine meydan mitingleriyle cevap verdi. Bu olmayınca ekonomik silahı çektiler. Vatandaş şerbetliydi. Küreselciler Erdoğan’ı ekonomiyle de yıkmayı beceremediler.
Erdoğan her seferinde kendini kurtarıyordu. Seçimi de kazanıyor, kontrolü mümkün gözükmüyordu. Artık direk hedefe oturtulmalıydı. Öyle de oldu. 17-24 Aralık olayıyla küreselciler, Emniyet Teşkilatındaki güçlerini sahaya sürdüler. Ancak kesin bir mağlubiyet aldılar.
Artık iş daha ciddiye binmişti. Sıra en büyük silahlarına gelmişti. Milletin, “gözbebeğimiz” dediği TSK’daki kriptolar ile darbe girişiminde bulundular. Yine millet devreye girdi. Meydanlarda Emniyet güçleriyle beraber kriptolarda yenilgiye uğratıldı.
Parlamenter sistem diye ülkenin erki dağıtılmış, organize olma süresi uzatılmış, devlet hantallaştırılmıştı. Böylece devlete içeriden ve dışarıdan müdahale kolaylaştırılmıştı. Çünkü devletin sahibi yoktu. Rejim değişikliği şarttı. Zaten o da oldu. Başkanlık sistemine geçildi. Devletin erkini birleştirip büyük bir güç ortaya çıkartılınca, “diktatörlük” yakıştırmasıyla küreselciler, yıkılan sistemlerini savunmaya devam ettiler.
Küreselciler dağınık muhalefeti toparlamaya karar verdi. Hem medya hem de iktidar küskünlerini organize edecektiler. Medya ve FTÖ yazacak masadakiler dillendireceklerdi. Öylede oldu. Öte yandan organize edilen muhalefet, küreselcilerin verdiği görevi yerine getiremedi.
Bunun üzerine küreselciler direk olaya müdahil oldular. Reuters Ajansı ilan vererek, Erdoğan hakkında hikaye üretecek muhabir aradığını duyurdu. Saldırılar alenileşmiş düşmanlığın kaynağı ortaya çıkmaya başlamıştı.
The Washington Post “Türkiye süper güç olmadan durdurulmalı” başlıklı bir makale kaleme aldı. Makalede, “2023’de Pakistan, Nijerya ve Türkiye olmak üzere üç tane önemli seçim olacak. Türkiye’de Erdoğan %37 olan oy oranını 47 ye çıkardı. Ülke dışındaki bilim adamlarını Türkiye’ye getirdi. Bilim akademileri kurdu. Askeriyeye bilimi soktu, silah sanayini geliştirdi. Savunma sanayinde Hava, deniz ve kara üstünlüğünü sağladı. Avrupa ABD ve Çin birleşmeli, Türkleri durdurmalı, aksi takdirde bu üç güç odakları dünyadaki kendilerine özgü politikalarını kaybederler” şeklinde güç odaklarına akılda verdi.
The Economist dergisi Türk Bayrağını kapağına taşıdı. Hilal’in iç kısmına Erdoğan’ın silüetini koyarak, “Erdoğan İmparatorluğu” başlığını attı. Dergi dünyadaki küresel bakış açısıyla çeşitli konuları ele almaktadır. İtalya’dan, İngiltere’ye, kadar birçok ülkenin yöneticileriyle ilgili değerlendirmelerde bulunuyor. Daha önce de sekiz kere Erdoğan’ı kapaktan vererek küresel düşüncenin bakış açısını yansıtmıştı. Hatta “Demokrat mı sultan mı” manşetini atmıştı. Son kapak paylaşımında yayınladığı makalede, gazete kupürlerini vermiş, ancak neden ve nasıllığından bahsetmiyor. Mesela Türkiye Yunanistan’a saldırgan davranıyor demiş, ama Yunanistan’ın adaları antlaşmalara aykırı silahlandırdığını söylemiyor. Aslında Küreselcilerin beslediği medyanın ürettiği kupürlerden yola çıkarak algı üretmeye çalışıyor. Derin ve gerçekçi bir analiz yapmıyor.
İsveç’te aşırı sağ örgüt lideri Türk Büyükelçiliğinin önünde Kuran-I Kerim kitabını yaktı. Bana ilginç gelen, Kuran-ı Kerim Kitabını neden Türk Büyük Elçiliğinin önünde yaktığıdır? Neden İran, Pakistan, Suriye ya da Mısır Büyükelçiliğinde yakmadı? Bazıları şöyle savunabilir. Avrupa’da Müslümanlara Türk derler. Türk olmayan Müslüman milletlerine de Türk Milletler Topluluğu gibi değerlendirirler. Bunun için de Türk Büyükelçiliği seçildi diyenler çıkabilir. Ancak bunu diyebilmemiz için İslam’ı protesto ettiğini kabul etmemiz gerekir. Ancak bu kişinin söylemlerine göre amacı, İslamı protesto etmek değil. Türkleri protesto etmeyi amaçlıyor. Bunun için de Kuran-ı Kerim kitabını yakıyor. İşte burada bir akıl var. PKK ve FTÖ’yü İsveç’e taşıyan akıl, bu küreselci aparata Kuran-ı Kerim Kitabını Türk Büyükelçiliğinin önünde yaktırıyor. Küreselci akıl tek değil. Alman ve İngiliz küreselcileri Avrupa’da çatışma içerisinde olduğunu görüyoruz. İngilizler AB’den ayrılınca bölgeyi, ABD ile beraber NATO’da toplamaya çalışıyor. Alman küreselcileri ise bunu istemiyor. AB’nin, ABD’den ayrı bir güvenlik örgütü kurması gerektiğini savunuyorlar. Bunu da Fransızlar’la beraber yapmayı amaçlıyorlar. Dolayısıyla İsveç’in NATO’ya girmesini istemiyorlar. Ayrıca Erdoğan’ın İsveç’e istediğini yaptırtamadı algısını üreterek güçlü liderlik imajına saldırıyorlar.
Küreselciler, Erdoğansız bir Türkiye’yi kendi politikalarına daha kolay adapte edebileceklerine inanıyorlar. Dolayısıyla ellerinden geldikçe Erdoğan karşıtlığını pompalıyorlar. “Sultan, Diktatör, Yakınlarını zenginleştirdi” gibi algı silahıyla saldırıp, Türkiye seçimlerine alenen müdahil oluyorlar.
Kime oy verilmesi gerektiğini söyleme nezaketsizliğine asla girmeyeceğim. Milletimizin basiretine hep güvenmişimdir. Herkesin bir aklı ve vicdanı vardır. Tüm bunları değerlendirerek, seçmenlerimizin heva ve hevesinin peşine düşmeden, ülkesinin menfaatini esas alarak oyunu kullanacağına güvenim tamdır.
Selamünaleyküm kardeşlerim esen kalın.