Kişisel hainliklerden bahsetmeyeceğim. Daha çok vatana, İslama, Türklüğe olan ihanet üzerinden yazmak istiyorum.
İhanet, değerlerin aleyhine başkalarıyla birlikte olup, zarar vermeye çalışma işlemidir.
2023, Türkiye’nin yüzüncü kuruluş yılıdır. Her dönemde ihanet olmuştur. Bu dönemdeki ihanet bambaşka bir fitneyle üstümüze üstümüze gelmektedir.
Bir millet amacını ortaya koyar. Amaç milletin onayına sunulur. Kabul görünce artık o amaç, millet için kızıl elmadır. Kızıl elmaya kimse itiraz edemez, muhalif olamaz.
Ülke içinde iktidar değişir, cumhurbaşkanı değişir, parti değişir ve hatta parti biter, başka partiler kurulur, yeni lider ya da partiler milli amacı değiştiremez. Sadece amaca giden taktikleri değiştirebilir. Kızıl elmaya giden taktiği kendine göre güncelleyebilir.
Peki ya bizde öyle mi, bir bakalım.
CHP’den Hasan Akgöl ve Mehmet Güzelmansur’un Baas Partisi aracılığı ile Esad’a bir mektup ilettiği bilgisi paylaşılıyor. CHP’nin mektubunda “Erdoğan’ın günleri sayılı. Herhangi bir görüşme seçimin geleceğini etkileyebilir. Bizim iktidarımızda Suriye yönetiminin tazminat dâhil bütün talepleri karşılanacak. İdlib dâhil Suriye topraklarındaki tüm askerleri çekme sözü veriyoruz.” denilmiş.
Oysa milli hedef nedir? Misak-ı Milli sınırlarıdır. CHP’nin çekileceğiz dediği yer neresidir? Misak-ı Milli sınırlarıdır. Bu açık seçik ihanet girişimidir. Ayrıca bu ihaneti analiz edelim. Suriye’de Esad’la bir antlaşma olursa, sınırdaki 30 km’lik şeritteki güvenlik alanında varlığımız devam edecek. Bölgedeki Türkmenlerin savaş öncesi yerleri korunacaktır. Esad kuzeye doğru, Türkiye güneye doğru inip, YPG ve PYD’yi bölgeden tamamen kalıcı olarak çıkartacaktır. Türkiye ile Akdeniz’de, münhasır deniz yetki alanı sözleşmesi yapılacak, bu antlaşma hem KKTC’yi tanımış olacak, hem de Yunanistan’ın, Doğu Akdeniz’deki varlığını sona erdirecektir. CHP’nin mektubu, böyle bir antlaşmanın yapılmasını engellemeye yöneliktir.
Bu antlaşmayı kimler istemez? ABD istemez. Çünkü Türkiye’nin güçlenip, AB’ye gaz satması, AB’nin ABD’den kopmasına neden olacaktır. Yunanistan istemez. Helen Politikası çöp olacaktır. Fransa istemez, çünkü AB’de etkin güç olamayacaktır.
Gelelim HDP’nin ihanetine. Tülay Hatımoğulları adındaki HDP’nin Adana Milletvekili geçen hafta HDP’li bir heyetle Libya’ya gitti. Bingazi’de Hafter'le görüştü. Hafter'in kurdurduğu bir partiyle beraber, ortak deklarasyon yayınladılar. Deklarasyonda üç konu ele alındı. “Türkiye, Libya’dan askerini çeksin. Libya ile yapılan Deniz Yetki Alanı Sözleşmesi feshedilsin. Türkiye’nin deniz sınırını tanımıyoruz.”
Hafter, Libya’da, Türkiye’ye düşmanlık eden, ipi Batı’nın elinde olan illegal bir örgüttür. Türkiye düşmanıyla, Türkiye’ye düşmanlık eden bu kadın, TBMM’de dış ilişkiler komisyonunda üye.
Türkiye’nin Libya’da olması ve deniz yetki antlaşmasının amacı, Doğu Akdeniz hakimiyetini sağlamaktır. Türkiye Cumhuriyeti Devleti'nin vatanı üç unsur üzerine konumlandırılmıştır. Kara, hava ve deniz sınırı olmak üzere. Kara, Mavi ve Gök Vatan’ın zerresini veren, haindir.
Bu kadının yayınladığı deklerasyonda,''Türkiye’nin mavi vatan sınırını kabul etmiyoruz.'' söylemi vardır. Bu, şu anlama gelir. Türkiye’nin bir bölümünü başka devletlere verme girişimidir. Yunanistan’ın talebiyle örtüşen bu deklerasyon, vatana ihanet belgesidir.
Cumhuriyet savcılarına açık çağrıdır. TCK’nın, 302. maddesi açıktır. Gereğini yapmalıdırlar.
Seçim nedeniyle partilerin bu saldırıya, sağından soluna kadar sessiz kalması utanç vericidir. Millet vatanına sahip çıkmalıdır. Türkiye Cumhuriyeti Devleti'nin koruma yetkisi savcılığa verilmiştir. Savcıların bu kadına gerekli müdahaleyi yapmaları gerekir.
Seçimi fırsat bilip ülkemize saldıran sırtlanlara dikkat edelim. Gençler, kim samimi olarak, Gök, Mavi ve Kara Vatan'a sahip çıkıyorsa, siz de onlara sahip çıkın.
Selamünaleyküm kardeşlerim esen kalın.