Artan tüketim davranışları nedeniyle özellikle de fiyata duyarlı tüketicilerin indirim dönemlerine olan ilgilerinden ötürü evlerde çok sayıda kullanılmamış eşya birikmiş durumda. Sanal ticaretin son kullanıcı seviyelerine kadar basitleşerek inmiş olmasından dolayı da bugün pek çok ‘Sanal AVM’ faaliyet göstermekte.
70’lerde doğmuş ve 80’lerde çocuk olan bizler için ‘malının kıymetini bilmek’ diye bir tabir oldukça aşinadır. Özellikle aile büyükleri tarafından ‘evladım malının kıymetini hiç bilmiyorsun, okul ayakkabısıyla futbol oynanır mı?’ cümlesini oldukça işitmişliğim vardır şahsen. Kıbrıs Barış Harekatı nedeniyle uygulanan ekonomik ambargodan yeni çıkmış olan ülkede giyim başta olmak üzere pek çok ürüne erişim oldukça zordu. Ardından gelen Askeri darbe zaten zor olan koşulları oldukça zorlaştırmıştı. Okul başlarken anne, babalarımızla alışverişe çıkar bir elin parmaklarını geçmeyen ‘butik’ tarzındaki müesseselerden önlük, yaka, mendil, okul pantolonu ve ayakkabısı alıp gelirdik. Hayat pahalılığına, işletme azlığı da eklenince mağazaların içinin ana baba günü olduğunu gün gibi hatırlıyorum. Dolar ve Mark gibi dövizleri bulundurmanın suç sayıldığı ve sahiplerinin hapis ile cezalandırıldığı yıllardı bunlar. Kredi kartı diye bir şeye bırakın sahip olmayı varlığından bile kimsenin haberi yoktu. Alışveriş yaptığımız mağazaların bazılarının vitrin camlarında ‘Diners Club, American Express’ çıkartmaları varsa da bunlar hep yabancı misyon temsilcileri ile turistlere hitap etmekteydi. İşte bu koşullar altında sahip olunan eşyalar oldukça kıymetliydi. Ankara’nın ayazıyla meşhur kışını sadece bir paltoyla ve ayakkabıyla geçirir, bunların başına bir maraz geldiğinde de tamir ettirirdik. Ayakkabının burnunu diktirir, yırtılan paltoyu diktirir, diz kısmı yırtılan pantolonlara yama yaptırırdı annem. Bere, atkı kışlık kazaklar evde anane ve annem tarafından dönüşümlü olarak örülür, bu yüzden sık, sık oyuna ara verip prova için yanlarına giderdim. Sanırım bu örme işinin yaygınlığından dolayı tek kanallı televizyonda ‘Ören Bayan’ yün iplerinin reklamını görürdük. Özal dönemiyle yurda girmeye başlayan ithal ürünler ve buna paralel olarak artan yerli ve yabancı ürün çeşitliliğinin meyveleri 90’larda verdiğinde bizler artık lise sıralarındaydık. 2000’lere geldiğimizde ise artık kendi kazandığımız para ile alışveriş yapıyorduk.
Bugün ise bahsettiğim yıllara zıt şekilde her dakika bir uygulamadan indirim mesajı geliyor. Triko 99 liradan 49 liraya düştü, ayakkabı 199 liradan 99 liraya indi aman kaçırma. Spor ayakkabı sahibi olduğunda onu her gün silen neslin yerini, bu durumu standart olarak algılayan bir nesil almış durumda. Artan alışveriş merkezleri, fabrika satış mağazaları, işgücünü ve mağaza maliyetlerini minimuma indiren sanal alışveriş siteleri nedeniyle bugün evlerimizde belki de hiç giymediğimiz belki de ilk giydiğimizde kendimize yakıştıramadığımız için bir daha giymediğimiz pek çok giysi ve öteberimiz var dolaplarımızda. İşte bazı girişimciler bu ürünlerin internet sitesi ve cep telefonu uygulamaları üzerinden satılabileceği platformlar oluşturmuş. Bu platformda, yeni ve etiketli, yeni, az kullanılmış durumdaki ürünlerinizi satıp paraya çevirebiliyorsunuz. Dolap, Gardrops, ModaCruz bu tür platformda başı çeken markalar. Yüzlerce farklı kategoride yüzbinlerce eski ürün yeni alıcısıyla buluşuyor buralarda. Dedesinden kalan Seiko 5 saati 50 liraya satan da var, meşhur Gratis indiriminde yarı fiyata aldığı makyaj malzemesinin üzerine kar koyup satan da var. Hatta ayrıldığı sevgilisine veremediği kıyafeti satan bile gördüm! Mekanizmaları oldukça basit, öncelikle gerçek kimlik bilgilerinizle üye oluyorsunuz sonra satmak istediğiniz ürünlerin fotoğraflarını çekip siteye yükledikten sonra, neden sattığınızı ya da ürünün durumu hakkında bilgi veriyorsunuz. Fiyatı belirledikten sonra da gelen mesajlar üzerinden pazarlık süreci yaşanıyor. Genellikle kadınların egemenliğinde olan bu platformlarda komik yazışmalar da yaşanıyor. ‘Şekerim üzerinde çekilmiş bir fotosunu yükler misin?’ ya da ‘Kocama almayı düşünüyorum da senin kocanın boyu kaç, göbeği var mı?’ falan gibi. Ürün satın alındığında ücreti sanal ticaret sitesine gidiyor, ürünü anlaşmalı kargo firması ile satıcıya gönderdiğinizde takip numarasını sisteme giriyorsunuz. Böylece alıcı ürünü takip edebiliyor, ürün satıcıya ulaştığında herhangi bir sıkıntı yoksa, örneğin yeni diye belirtilen ürün kullanılmış çıkmazsa ya da ürünün defosu yoksa paranın satıcıya aktarılmasını onaylıyorsunuz. Ev sahibi platform satış fiyatı üzerinden komisyonunu alıp kalan parayı satıcının banka hesabına aktarıyor. Üründe bir sıkıntı varsa satıcıya geri iade ediyorsunuz ve ürün satıcıya ulaştığında paranız olduğu gibi size iade ediliyor. Bir takım platformlar gibi satıcı ile muhatap olmanıza, ayağına kadar gidip almanıza falan gerek yok. Dünyaya 2000’lerde gelenler için yukarıda yazdıklarım bir şey ifade etmeyebilir ama benim için muazzam bir devrim. Çok yakın zamanda mağazada 800 liraya satılan bir gözlüğü bu platformların birinde 100 liraya görünce en son ne olur dedim laf olsun diye, hemen alırsanız 75 lira olur dedi, üstüne üstlük göndermeden önce bir de gözlükçüye götürüp temizlettirdi. Kargo geldiğinde bir de ufak hediye göndermiş küpe sanırım. Bir de ufak not, güzel yorumlarınız için şimdiden teşekkürler. Zira satıcının profil notu önemli daha önce sorun yaşatan satıcılardan kimse alışveriş yapmıyor.
Bu tür bireysel satış sitelerinde, elektronik eşyadan saate, takıdan kılık kıyafete yüzbinlerce ürün satılıyor. Satıcıların bazıları ürünleri indirimden satın almış hiç kullanmadan satışa koymuş. Kimileri hediye olarak kendilerine ürünleri satıyorlar beğenmedikleri için.
Sonuç olarak, beynimize pelesenk olmuş bir düşünce tarzı var ya hani. Bir ürünün 100 liradan 40 liraya düştüğü zaman eğer o ürüne ihtiyacınız yoksa 60 lira tasarruf etmiş olmuyorsunuz. İhtiyacınız olmayan ürünü satın alarak 40 liranızdan oluyorsunuz. İşte bu durumun değiştiğini gördüm bu sitelerde. 40 liraya indirimli olarak satın aldığı ürünü 50 liraya satanlar mevcut.
Görünen o ki; teknoloji tüm hayatımızı derinden etkilemeye devam ediyor. Cep telefonu ile bir eşyanın fotoğrafını çekip satışa koymak ve satmak için 3 dakika yetiyor da artıyor bile. Hem eskiler elden çıkarılıyor hem de hem alan hem de satan memnun bu platformlarda.
özgür bey her yazınızı sabırsızlıkla bekliyorum. tebrikler