Bugün tüketicilerin AVM’leri tercih etmelerinin pek çok farklı sebebi var; en başta gelenleri pek çok mağazanın aynı bünyede olması, kurumsal markaların müşteri memnuniyeti politikalarının tercih edilmesi, ‘güvenli’ ve temiz olması.
Bundan yaklaşık on yıl önce Ankara’da bir AVM açılmıştı, bu AVM bünyesinde güvenlik hizmeti barındırmayacağını söylüyordu. O zaman bu durumu yabancıların ülkemizi pek bilmemesine yoranlar olduğu kadar, mantıklı bulanlar da vardı. Ancak elbette kısa bir süre sonra bu hizmeti Emniyet ve Valilik marifetiyle satın almak zorunda kalacaktı.
Ülkemizde faaliyet gösteren AVM’lerin bünyesinde genellikle alt yükleniciler tarafından ifa edilen güvenlik hizmetleri 5188 sayılı Özel Güvenlik Hizmetlerine Kanunu çerçevesinde ifa edilir. Kapıdan girmeden çantanızı x-ray cihazından geçiren, üzerinizdeki metal eşyaları çıkarmanızı talep eden, kapalı otoparka girerken bagajınıza göz atan üniformalı güvenlik görevlilerinden bahsediyorum. Zaman zaman, Valilik ve Emniyet duyuruları ile duyarlılık arttırılır, daha hassas aramalar yapılır zaman zaman da Emniyet mensupları sivil bir formatta kendilerine destek verir. Ellerindeki telsizler aracılığıyla birbirleri ile iletişim kuran bu görevliler AVM yöneticilerinin en yakın çalışma arkadaşlarıdır. Kimi zaman AVM’ye gelmeden önce alkol almış, ya da AVM içinde alkol tüketip, başka ziyaretçileri rahatsız eden şahısları ‘nazikçe’ ortamdan alıp Emniyet güçlerine teslim ederler. Ya da yemek yerken masanızda unuttuğunuz eşyalarınızı tutanakla kayıt altına alıp sonra size teslim ederler. Bir ekip vardır AVM içinde kısacası, ekibin başında genellikle emekli bir polis ya da asker üniformasını çıkarmış takım elbise ile AVM içinde verilen hizmeti kontrol eder.
5188 sayılı kanunun 16. Maddesi şöyle; “Özel güvenlik birimleri ve görevlileri, görev alanın da bir suçla karşılaştığında suça el koymak, suçun devamını önlemek, sanığı tespit ve yakalama ile olay yerini ve suç delillerini muhafaza ve yetkili genel kolluğa teslim etmekle görevli ve yetkilidir” 14. Maddede ise; … x-ray cihazından geçirerek veya Kanunda belirtilen durumlarda gerektiğinde üst araması yapılabilir. Kanun bu arkadaşlarımızın üst araması yapabileceğini söylüyor, peki otopark girişinde bagajında gübre olan bir araç tespit etti diyelim, ya da taşıma ruhsatlı silahı ile çarşıya giren bir şüpheli ile karşılaştı. 5188 sayılı Kanun bu hususlarda çok naif, bu durumlarda kolluk kuvvetlerine bilgi verme söz konusu. Ama söz konusu kuvvetler AVM’ye intikal edene kadar cürüm çoktan işlenmiş olabilir. Öte taraftan, diyelim ki şüpheli aracın bagajında patlayıcı madde tespit ettik, ÖGG aracın girişine nasıl engel olacak? Üzerindeki copla mı? Unutmayın ki kapınıza patlayıcı ile gelen aracın sürücüsü inandığı amaç uğruna hayatından vazgeçmiş biri, onu tespit eden kardeşimiz ise asgari ücret ile çalışan henüz yirmili yaşlarının başında ve onun tek amacı evine ekmek götürmek.
Bundan 7 yıl önce görev yaptığım bir AVM’de, bir üniversite öğrencisi çocukken kendisine tecavüz eden kişiyi hipermarketten aldığı et bıçağı ile yaralamış ve ölümüne sebebiyet vermişti. Dolayısı ile suç işlemek amacıyla yanında kesici alet olmasına da gerek yok. Bugün AVM’lerdeki hediyelik eşya mağazalarında samuray kılıcından, Bear Grylls’in survivor bıçaklarına kadar her türlü kesici alete ulaşmak mümkün. Hipermarketlerde dahi her türlü bıçak çeşidi kolaylıkla satılabiliyor.
Gerçi şimdi bazı büyük AVM’lerde, AVM Polisleri de var ancak her AVM’ye böyle bir birim kurmak biraz zor ülkemizde. Aslında kimi vakalarda kanunlardaki açıklar nedeniyle Polislerimiz bile çaresiz kalabiliyor. Örneğin 2011 yılında Ramazan Bayramının 2. Günü görevli olduğum AVM’de Televizyon çalan bir hırsız yakalamış ve güvenlik güçlerimize teslim etmiştik. Ancak hırsız seyir halinde iken Polis memurunu etkisiz hale getirip Polis arabasını ele geçirmişti, söz konusu olay diğer ekip araçlarının müdahalesi ile sona erdirilmişti.
Sonuç olarak, eğer alışveriş merkezlerinde gerçekten de caydırıcı bir atmosfer yaratmak isteniyorsa, 5188 sayılı yasanın caydırıcılık açısından güncellenmesi ve belki de alışveriş merkezlerinde kiracıların çalışma usul ve esaslarını belirleyen AVM İşletme Yönetmeliklerinin de gözden geçirilmesi gerekiyor. Örneğin; İstanbul’da terör örgütünün önce satın alıp sonra içerisine patlayıcı yerleştirdikleri fırınları mal kabul alanından çarşıya sokmaya çalışmaları neticesinde, mevzuat güncellenmiş ve mal kabul girişlerine x-ray cihazlarının konması zorunlu olmuştu. Aynı şekilde, terör örgütleri eylemlerde çalıntı ve ikiz plakalı araçlar kullanmaya başlayınca tüm AVM’lere PTS (Plaka Tanıma Sistemi) taktırmak zorunlu olmuştu. Gerçek şu ki; Sabancı Center gibi güvenliğin üst düzeyde olduğu kimsenin elini kolunu sallaya, sallaya giremediği bir plazada dahi terör örgütü merhum Erol Sabancı’yı katletmişti. İşte burada bir dilemma söz konusu bir tarafta aynı anda on binlerce kendini savunamayan insanın bir binada bulunduğu AVM’ler, diğer yanda her ziyaretçiye toplantı odasına kadar özel güvenliğin eşlik ettiği plazalar. Burada bir karar verilmesi gerekiyor, ya ‘caydırıcı bir algı’ ya da gerçekten ‘tepeden tırnağa güvenlik’ eğer caydırıcı bir algı oluşturulması gerekiyorsa ilgili yasaya yeni hükümler eklenmeli. Tepeden tırnağa güvenli merkezler tercih ediliyorsa, ilgili yasayı çöpe atıp yeni bir kanun yazılması gerekiyor.
AVM’lerin Görünen Kahramanları;
Bugün bana; AVM’lerin olmazsa olmaz tek hizmeti nedir diye sorsanız, tereddüt etmeden ‘Temizlik’ derim. Binalarımız istediğiniz kadar güvenli olsun, hatta yılbaşında bir değil tam 10 adet lüks araç verelim çekilişle, eğer klozetlerimiz, lavabolarımız, koridorlarımız, yemeğinizi koyduğunuz masalarımız pislik içindeyse hiçbir kıymeti yok diğer unsurların. Sabah 05.00’da hava henüz karanlık iken işbaşı yaparak 5 saat içinde açılışa kadar AVM’leri tertemiz yapan temizlik görevlilerinden bahsediyorum size. Bu hususu hafife alan işletmeciler ve yatırımcılar çok büyük hata yapar. Temizlikçi deyip geçmeyin, eğer İtalya’dan ithal ürünlerle inşa ettiğiniz WC armatürlerini eğitimsiz temizlik görevlilerine emanet ederseniz onları tuz ruhu ile bir güzel ovarlar ki, onları imalatçısı bile tanıyamaz. Ya da yürüyen merdiven kenarlarındaki paslanmazları bir güzel Ciflerler de uzaktan bakınca krom olan bu satıhları mermer sanırsınız. Ya da klozetleri temizlerken kullandıkları bez ile yemeğinizi koyduğunuz masaları silerler de maazallah dizanteri olursunuz. Velhasıl temizlik önemlidir de önemlidir, bu görevi ifa eden görevlilerin eğitimlerinin ihmal edilmemesi gerekir, gerek hijyen gerek yüzey gerekse yüksekte çalışma eğitimleri olsun sürekli tekrar edilmesi önemlidir. Bu alanda yapılan temel hatalardan biri de makine parkurlarına yatırım yapılmamasıdır, bugün ortalama bir AVM’de yaklaşık 5.000 m2 temizlenmesi gereken zemin döşemesi vardır. Bunların sürücülü yüzey robotları yerine paspasla temizlemeye çalışmak işin doğasına aykırıdır. Tek şarjla 3-4 saat çalışabilen bu makineler çalışma süreleri içerisinde yaklaşık 1.500 – 2.000 m2 alanı temizleyebilmektedir. Ezcümle, temizlik önemlidir bu alana yatırım yapmak işletmelere itibar kazandırır.
İnsanımızın el kurutma dispenserleri ile imtihanı;
Ne zaman bir AVM’de WC’ye girsem, Cem Yılmaz gösterisine malzeme olacak kadar çok durumla karşılaşıyorum. Elinizi yıkadıktan sonra size kağıt havlu veren ufak cihazlardan bahsediyorum. En çok karşılaştığım komik durumlar şöyle;
- Verilen havlu miktarını az bulduğu için seri bir şekilde düğmeye basıp çıkan havluyu koparıp tekrar düğmeye basıp tekrar havlu alanlar. Bunu yaklaşık beş kez falan yapıyorlar.
- Cihazın sensörü bozulduğu için kendisine havlu vermeyen cihaza yumruk atanlar.
- Aynı nedenden ötürü cihazın ön kapağını sökmeye çalışanlar.
- Cihazla hiç muhatap olmadan klozet kenarındaki tuvalet kağıdını sömüren akıllılar,
- Verimsiz el kurutma makinesinin altında ellerini açıp dakikalarca uğraşıp sonunda avuç içlerini pantolonuna sürenler.
Sürekli arıza yapan verimsiz cihazlar yerine bu tür makinelere yatırım yapmak daha mantıklı.