Hastasın!
Sabah 04.00 ya da 05.00 gibi erken uyan, yetişmelisin.
Otobüsle gideceksen bulunduğun yere göre 2 saatte sürebilir 1 saatte
Sabahın köründe erkenden gidip sıraya girmek zorundasın.
Sıraya kaynak yapanlar. Bu yüzden kavga edenler, tartışanlar…
Şansın varsa o gün için işini görebilecek bir sıra numarası alabilirsin.
Fakat sadece sıra numarası almakta yetmiyor.
O gün doktorun hasta kontenjanı dolmuşsa yandın.
Ertesi gün tekrar aynı şekilde erkenden gelmelisin.
Şehir hastanesine değil de eski devlet hastanesine gideceksen.
“Nasıl sıra alabilirim” diye kapıdaki görevliye sorduğunda
“Valla gardaş sabah 7 de kapıda olacan. Kapı açılınca koşarak gidip sıranı alacan” diyor.
O gün işini görebilecek bir sıra numarası almak içindir tüm bunlar.
Sadece muayene olmak ya da ilaç yazdırmak için!
Ha bu arada muayeneler 8.30 ya da 09.00 gibi başlar.
Yani evden 04.00 da çıkmışsan 5 saatlik bir mücadeleden bahsediyorum.
İldem de isen ya da ne bileyim yine o tarafta bir köyde isen perişanlık senin soyadın.
Umuyorum gençsinizdir. Yaşlılarımıza Allah yardım etsin.
Doktorla görüştükten sonra tahlildi, röntgendi, ultrasondu, Mr dı vs.
Bu süreçleri de siz üzerine ekleyin. 1 haftadan 6 aya kadar yolu var.
Mhrs den ya da 182 den randevu almanız neredeyse imkânsıza yakın bir durum.
Alamadı iseniz zaten bu maratonu yaşamak zorundasınız.
Düşünün şehrin en batı tarafına bir hastane yapıyorsunuz.
Diyorsunuz ki; “Herkes buraya gelecek”
Bunun adı “Zulüm” dür.
İşin ilginç tarafı ise tüm Türkiye de böyle.
Akıl derki;
Bir hastane şehrin doğu yakasına yap.
Bir hastane şehrin kuzeyine yap.
Bir hastane şehrin güneyine yap.
Bir hastanede şehrin batısına yap.
Bu hastanelere doktorların sevk ettiği, sadece yatarak tedavi görecekler gitsin.
Bir zamanlar İldem tarafına bir hastane yapılacaktı.
Hayırsever aranıyordu. Akıbeti ne oldu belli değil.
Bulamadılar heral.
“Yav yaptılar ya ne güzel tertemiz pırıl pırıl harika bir hastane, otel gibi Şehir hastanesi
daha ne yapsınlar?”, diyorsunuz.
Sesli konuşmayın duyuyorum.
Her ne kadar yapılış usul ve esasına itiraz etsem de
Labirent gibi içinde bir yerden bir yere gitmek, aradığın yeri bulmak zor ve zahmetli olsa da
40 bilirkişiye sormak gerekse de
E yapılan hastaneye bir şey demiyoruz zaten.
Bizde yapın diyoruz.
Ama bir yere değil.
E senin için söylüyoruz daaa!
Kendim için bir şey istiyorsam namerdim.
Yine akıl derki;
Mahallelerdeki sağlık ocaklarını biraz daha büyüt, geliştir.
24 saat esasına göre çalışsın.
Branş doktorları da bulunsun.
Her türlü tahlil ve tetkikler yapılabilsin.
Ambulans sistemi ve acil servisi de olsun.
İnsanlar evinden çıkıp, yürüyerek muayene olmaya ve ilaç yazdırmaya
Günün her saatinde mahallesindeki kliniğe gidebilsin.
Ne güzel değil mi?
Dur daha bitmedi.
Başka yapılacaklar da var.
Misal;
Hollanda da yaşayan bir kardeşimiz anlatıyor.
“Biz gözlük almak için doktora gitmeyiz. Gözlük satan yerlere, optikçilere gideriz.
Arka tarafta ayrı bir odaları var. Hemen orada cihazla gerekli ölçümleri yaparlar.
Uygun olan gözlüğümüzü de oradan alır çıkarız.” Diyor.
Çünkü onlar bu işin okulunu okudu. “Optisyenlik” diye de ekliyor.
Hadi canım dalga mı geçiyorsun?
Hayır ya gerçekten doğru söylüyorum.
Yetmez!
Özel hastanelerle devlet olarak anlaşmalarınızı iptal etmeyin.
En cazip şekilde anlaşmalarınızı yenileyin.
Hele hele “Kanser” ve benzeri hastalarımızı hiç ihmal etmeyin.
Tedavi olmak için SMA hastalarımızın bağış vb. gibi
para toplama organizasyonları yapmak zorunda bırakmayın.
Tedavi masraflarını devlet olarak biz karşılamalıyız.
Biz büyük bir devletiz. İnsanlarımızın her türlü derdine derman olmalıyız.
Başka bir misal;
Yine Almanya da yaşayan bir kardeşimiz anlatıyor:
“Oğlum lösemi tedavisi gördü.
Her hastaneye gidiş gelişlerimizde devlet bize Taksi gönderir.
Evden hastaneye götürür getirir. Her gerektiğinde. Hiç ücret ödemeyiz.
Yine devlet Anneye çocuğuna baktığı için her ay 600 Euro öder.
Ayrıca tedavi sürecinde hastanede moral motivasyon için ne gerekirse yaparlar” Diye anlatıyor.
Yok canım! O kadarda değil.
Valla o kadar!
Tüm bunlara ilaveten,
Özel muayenesi olan doktorlarımızla da anlaşmalar yapın.
Ayrıca doktorlarımızı tam teşekküllü poliklinik açmaları için teşvik edin.
İnsanlarımız tercihen oralara da gidebilsin.
Gece gündüz uyumadan çalışmış mücadele etmiş 8-10 sene emek vermiş olan doktorlarımıza
“İsteyen yurt dışına gider, ne yapalım.” demeyin.
Sahip çıkın.
Hatta bırakın göndermeyi, başarılı doktorlarımızı ülkemize getirmek için gayret edin.
Çünkü; bu aziz millet her şeyin en iyisine layıktır.
Ha! Birde şu Dünya sağlık örgütünün pençesinden kurtulmalısınız.
Aksi halde sağlık sistemimiz, küresel sömürü düzeninin içinde boğulmaya mahkûmdur.
“Beni Türk hekimlerine emanet ediniz” demiş Gazi Mustafa Kemal Atatürk
“Halk içinde muteber bir nesne yok devlet gibi
Olmaya devlet cihanda bir nefes sıhhat gibi” demiş sultan Kanuni.
“Her şeyin başı sağlık” kitabını yazmış rahmetli Sakıp ağa.
Oğluuum! “Allah düşürmesin. Yokluğunu da göstermesin.” Der hacı amcalarımız.
Uzun lafın kısası;
20 sene olmuş Ak parti tek başına iktidar olalı.
Günahlarını almayalım.
Para yok heral!
Yoksa yaparlar abi!
Yaw size de yaranılmıyor haaa. Adam kos koca hastane yapmış, ama doktor yok. Adam 4 şeritli yol yapmış, ama pahalı olduğundan araç yok. Adam gocaman köprü yapmış, ama geçen yok. Adam yapıyor devlet ödüyor. Adam daaa ne yapsın gardaş? Size de yaranılmıyor.