Madencilik faaliyeti, bekletilemez. Eğer ki bir ağır sanayin, gelişmiş bir teknolojin ve yüklü bir gelir getiren kaynağın yoksa madencilik faaliyeti bekletilemez. Madencilik eyleme geçirilmeli ve üretime olan lokomotif gücünden yararlanmalıdır. 2019 yılı 4 Aralık madencilik gününde bakanın talimatı ile 2020’ nin ilk yarısında yeni radikal bir kanun hazırlanıp yürürlüğe girecekti. O tarihlerde 2020’ nin ilk aylarında gerek sektördeki yatırımcılar gerek sektörün bilim öncüsü maden mühendisleri gerek yer bilimci odalar gerek sivil toplum kuruluşları emsali görülmemiş bir heyecan ile Enerji ve Tabii Kaynakları Bakanlığın’ a, CİMER’ e (Cumhurbaşkanlığı İletişim Merkezi), MAPEG’ e (Maden ve Petrol İşleri Genel Müdürlüğü) yeni kanundan beklentilerin ve olmasını istedikleri maddeleri iletmişlerdir. Geçen sürede madenciliği işleten devlet kurumları sukuta bürünmüş. Bir anlık sektöre bal çalmak anlamına gelen yeni kanun hazırlansın talimatı sektöre bir hüsran olmuştur. Çarpık, eksik, aşırı maliyetli kontrolsüz üretim devam etmiştir. Etmektedir.
Köklü yapıcı değişim, her ertelendiğinde sektörün gerilemesi ve gerilimi büyümektedir.
Link için tıklayınız
Tabloyu incelediğimizde bunu anlamadık çokta zor değildir. Ruhsat sahası terki için 2016 başlayan yüksek artışı 2017 de yüksek terk etme sayısı takip etmiştir. MAPEG istatistikleri ( Burayı incelediğinizde ) kontrol edildiğinde bu tarz birçok aydınlatıcı tablo bulacaksınız.
GSYH (Gayri Safi Yurt İçi Hasıla)’ da ki madencilik payı da yükselmesi için üretime önem verilmedir. Kendi madencilik politikamıza göre bir maden kanunu ile bunu sağlamak kolaydır. Ülke olarak madenciliği küçük ve orta ölçekli yatırımcıların faaliyetleri ile yapmaktayız. Çeşitlilik olarak zengin madenlere sahibiz. Devlet eli olarak madenciliğin önündeki maliyetler, izinlerin alınmasından ve benzeri bürokratik zaman kayıpları kaldırılmalı ve üretime hız verilmelidir. “Nasıl daha hızlı ve daha verimli üretebiliriz” diye üretimden gelen kazanç ar-ge ve her türlü yeniliği uygulamak için üniversitelerle iş birliğine pay edilip yatırılmalıdır. Bu konuda odalar, sivil topluk kuruluşları üniversitelerle birlikte çalışmalıdır.
Anadolu Madenciliğinde Kanunlar
• 1958 Devlet-i Aliyye-i Osmaniyye Arazi Kanunu,
• 1978 Devlet-i Aliyye-i Osmaniyye Havza-i Fahmi’ye Kanunu,
• 1901 Devlet-i Aliyye-i Osmaniyye Taşocakları Nizamnamesi,
• 1906 Devlet-i Aliyye-i Osmaniyye Maden Nizamnamesi,
Osmanlının Madencilik adına o dönemki yetersiz politikalarını sürdürmeye devam eden yeni geç Cumhuriyet 1954’ te ilk maden kanunu yazmış ve yürürlüğe getirmiştir.
* 1954 6309 Sayılı Maden Kanunu,
* 1985 3213 Sayılı Maden Kanunu,
* 1987 3382 nolu değişiklik,
* 2004 5177 nolu değişiklik,
* 2005 5446 nolu değişiklik,
* 2007 5686 nolu değişiklik,
* 2010 5995 nolu değişiklik,
* 2015 6592 nolu değişiklik,
* 2016 6719 nolu değişiklik,
* 2016 6745 nolu değişiklik,
* 2017 6770 nolu değişiklik,
* 2017 7020 nolu değişiklik,
* 2017 7061 nolu değişiklik,
* 2018 7103 nolu değişiklik,
* 2019 7164 nolu değişiklik,
* 2019 7176 nolu değişiklik.
* …
Bir kanun bu kadar değişikliği uğraması ile delik deşik olmuş ve kanunu bilmek, yorumlamak, uygulamak zor bir hal almış. Herhangi bir kâğıt üzerinde bu kadar yaz, sil, ekle çıkart yapmak kâğıdın yıpratılmasını sağlar. Kullanılamaz, okunmaz hale getirir. Böyle bir sistem kabul edilir değildir. Zaman zaman çıkmayan yönetmelik ve yönetmelik ile kanun çelişmesi uygulamada karışlık oluşturmuş ve mağduriyetler meydana gelmiştir. Zaman zaman durma, zaman zaman kanunsuz davranışları doğurmuştur. Üretim yöntemi değişikliği, gelişen çağ, gelişen teknoloji şöyle dursun sırf bunca değişiklik yüzünden bile, yeni kanun artık kaçınılmaz bir hal almıştır. Buna kimse duyarsız kalamaz.
Bağlı Kalınması Gereken Esaslar
Öncelikle ilk dediğim gibi zaman kaybetmeksizin, eskiyi dürüp kaldırıp kesin ve sert bir devlet yüzü ile bazı esasları elde tutarak yeni kanun hazırlanıp uygulanmalıdır.
Bir maden mühendisi olarak ve bu mesleği hala umut ile sürdürmemi sağlayan 2 esas madde vardır. Bunlar;
1. Anayasamızın 168. Maddesi,
Madde 168 – Tabii servetler ve kaynaklar Devletin hüküm ve tasarrufu altındadır. Bunların aranması ve işletilmesi hakkı Devlete aittir. Devlet bu hakkını belli bir süre için, gerçek ve tüzelkişilere devredebilir. Hangi tabii servet ve kaynağın arama ve işletmesinin, Devletin gerçek ve tüzelkişilerle ortak olarak veya doğrudan gerçek ve tüzel kişiler eliyle yapılması, kanunun açık iznine bağlıdır. Bu durumda gerçek ve tüzelkişilerin uyması gereken şartlar ve Devletçe yapılacak gözetim, denetim usul ve esasları ve müeyyideler kanunda gösterilir.
2. Maden Kanunun 4. Maddesi,
Madde 4 – Madenler Devletin hüküm ve tasarrufu altında olup, içinde bulundukları arzın mülkiyetine tabi değildir.
Mesleki alandaki çalışmalarımda bu maddeleri yorulduğumda ve konsantrasyonumu artırma istediği duyduğumda okurum. Devletin olan bir arzı ekonomiye katkı için üretmek ve devleti baki kılma hissi harikadır. Kanun uygulayıcıları ve yapıcılarını aynı duyguya davet ediyorum ve yeni kanundan sektörün beklentileri sunuyorum.
Yeni Kanundan Beklentiler
1. İnsana ve Çevreye duyarlı olmalı,
a. Maden çalışanı için ayrı bir yönetmelik, ayrı bir asgari ücret ve ayrı bir iş sağlığı ve güvenliği belirlenmeli,
b. Madenler devletin hükmünde ise maden çalışları da devlet kanadından bir sendika ile korunmalı ve her türlü mağduriyetlerinde destek olunmalı,
c. Çevreye son derece saygılı olunmalı ve rehabilitasyonu madencilik faaliyeti ile beraber sürdürülmeli, madencilik faaliyetinin bitirilmesi beklenmemeli,
d. Madencilik tasarrufunu elinde tutan ama üretmesi için ruhsat veren devlet, insan ve çevre için sık, yoğun denetimler yapacak şekilde görevli Genel Müdürlüğü veya Bakanlığı teşvik eden, şart koşan madde olmalı,
e. Maden şirketi iki türlü kurulmalı, maden mühendisi ve maden yatırımcısının ortaklığı veya yahut maden yatırımcısının zorunlu devlet ile sözleşmeli maden mühendisi istihdamı.
2. Kaynak yönetiminde verimi gözetmeli,
a. İlkeleri olan bir kanun içinde üretimi ön planda tutan bir yaklaşım olmalı,
b. Öncelik kamu yararı adına olmalı,
c. Kaynak yönetimine göre ruhsatlandırma yapılmalı, koordinat poligonlarına göre ruhsatlandırma olduğunda damarın ya da cevherin olduğu alan ruhsat dışında kaldığından maden bütünlüğü bozulmaktadır. Yani arazı alanına göre değil maden kaynağına göre ruhsatlandırma olmalıdır,
d. Maden üretimindeki muhatap direk ruhsat sahibi olmalı yani rödövans kesinlikle kaldırılmalıdır,
e. Tesis kurmak, olduğu yerde işletmek ve zenginleştirmeye teşvik olmalıdır,
f. Ülkemizde maden üretimi yapan şirketlerin genel yapısı küçük ve orta ölçeklidir, bu bilinerek ve düşünülerek bu şirketlerin varlığı gözetilerek hareket edilmelidir,
g. Devlet hakkı her projenin maliyet yapısına, madenine, üretim yapısına göre hesaplanmalıdır.
3. Bilime Ar-Ge’ye Duyarlı ve Entegre olmalı,
a. Her türlü bilimsel ve teknik gelişime açık olmalı,
b. İnovasyonlu olmalı,
c. Projenin gerekli yazılımlarla sağlanan 3 boyutlu tasarımı ve üretim planı kesinlikle bakanlıkça istenmeli,
d. Her maden projesi, yerine oluşumuna ve projesine göre ayrı ayrı değerlemeye alınmalı ve incelenmelidir, (Unutulmamalı ki bir saha için hazırlanan proje asla bir başka sahada uygulamak için uygun değildir.)
e. Üniversitelerin sürekli gözetiminde ve her maden sahası bir uygulama sahası gibi olmalı,
f. Maden mühendisinin stajı 4 yıllık teorik eğitim bitiminde üniversite ile bağlantısı kesilmeden 1 tam sene olmalı,
g. Bilimin sahalarda ve üretimdeki temsilcisi olan maden mühendisi, jeoloji mühendisi, harita mühendisi gibi teknik elemanların iş verene bağımlığı kaldırılmalı,
h. Tekniker gibi ara eleman yetiştirilmeli.
Madenciliğin genel yaraları bu konulardır. Tabi ki uygulamada daha özel ihtiyaçlara gereksinim vardır. Ocak şantiyelerinin fiziki şartları, işçilerin sosyal alanları, çalışma şartları gibi ama kanun insan ve gelişime önem verecek maddelerle doldurulur ise bu tarz eksiklikler düzeltilmiş olur. Üretim de artacaktır, kalite de artacaktır buda ülkenin ekonomik gücüne amansız bir katkı sağlayacak. Her bir vatandaşın refah seviyesi artacaktır.