Size verdiğim bu formül,
*100’de 100 verimin olamayacağını,
*Çok çalışmak ile değil optimum düzeyde çalışmak ile çok kazanılacağını gösterir.
Neden bundan bahsediyorum. Bu karantina sürecinde gördük ki bunu hatırlamaya ihtiyaç var. Biliyorsunuz ki, yaklaşık 14 aydır ülke olarak bir kapanmanın hayat yavaşlatılmasının içine düştük. Enerji, güç, üretim olarak bir nebze geri düşmüş durumdayız. İnsanlık ilk çağlardan beri daha az enerji ile daha çok iş yapmanın arayışında oldu hep. Ve çoğu zaman bunu kazanma hırsına yenilip çok çalışma ile kazanacağını sanıp verimi göz ardı etti. Ettiği kadar kaybetti.
Bir örnek olarak herhangi bir iş yapan enerjiyi harekete döndüren bir motoru düşündüğümüzde, şu an ki bilimin aldığı yol ile bakıldığında motorlar enerjilerinin bir kısmını; ses, titreşim gibi verimsizliklere harcayarak %20’lik kayıpla en yüksek verimi %80 ortalama ile harekete çevirmektedirler. %100’ lük verimi sağlayan bir enerji aktarım makinesi, robotu, motoru henüz icat edilmiş değil. Ve bileseniz ki, termodinamik yasasına göre bu mümkün olabilecek gibi de görünmüyor.
İnsan gücü, insan psikolojisi ile düşündüğümüzde bir üretimden verim nasıl olur. İlk esas devamlılıktır. Devamlı olan 8 – 7 saatlik çalışma, birkaç seferlik olup mental bir yoğunluk getirecek 9 saatlik bir çalışmadan yeğedir. Rakiplerimizin ilimde bilimde birçok konuda çok taze uygulamalara geçtiği çok uçuk ilerlemeler yaptığı bir dönemin içindeyiz. İnsansız 24 saat üretim yapan fabrikalar var. Ar-Ge’ nin soluksuz uygulandığı sistemler. Toplama yapmak için hesap makinesinin kullanılmasının bile ilkel olduğu çok yüksek teknolojilerin olduğu gerçek bir teknoloji çağının içindeyiz. Çağın gerekliliğine ve ilimin Çin’ de (en uzak memlekette) olduğunda dahi gidilip öğrenilmesi gerektiğinin öğretildiği bir toplumun içinde büyüdük. Bunları unutmadan yaşar ve hayatımıza uygularsak daha net kazanımlar sağlarız.
Yüksek teknolojilere sahip ve kişi başına düşen milli hasılalarına göre ülkeleri sıralayıp çalışma saatlerine baktığımızda gözümüze çalışma saatlerinin azlığı çarpacak. (Amerika 33, Danimarka 38, Almanya 36, İngiltere 37, Avusturalya 36, Finlandiya 37 ortalama çalışma saatleri) Ama bu ülkeler 24 saat üretimde yapıyor. Günü en etkin şekilde gerekli vardiyalara bölen bu ülkeler, tüm dünyaya teknoloji, yazılım ve katma değeri yüksek ürünler arz ediyor. Tabi ticaretin hangi alanında çemberinin neresinde olduğunuz o kadar önemli değil ama üretiminizdeki verimin en yüksek seviyesinde olmanız şarttır. Kazanmak için zeki değil, akıllı olmak lazım.
*İnanın,
*Öğrenci iseniz öğrenme veriminizi,
*Öğretmen iseniz öğretme veriminizi,
*Sanayide bir üretici iseniz üretme veriminizi,
*Tamir, tadilat, montajcı iseniz tamir veriminizi vb.
Çok çalışma üzerine değilde, süreklilik arz eden bir verim yönetimi üzerine inşa etmelisiniz. Değişen dünya düzeninden siz ve çalışmanız baki kalır. Bunu iyi gören her kişi, bu süreçte anladı. Pekiştirdi.
Sonuç olarak, pandemi süreci dediğimiz bu dönemde zaman ve sosyal yaşamın kısıtlandığı süreçten geçmekteyiz. Olumsuz düşüncelerde geriye düşmektense,
*İnovasyon,
*Ar-GE,
*Verim,
*Moral,
…
Gibi terimleri yaşantımıza daha net şekilde uygulamamız gerekmektedir.