Eskiden mahalleler vardı, ruhu olan, yaşayan, kültürü olan…
Şimdiki gibi adres için adı mahalle olan mahalleler değil…
Ve bu mahallelerde her şey tadı ile yaşanırdı, acı bile…
Düğünler mahalle arasında olurdu, ampuller asılırdı ağaçlara, elektrik direklerine, mahallenin kadınları hep beraber yapardı düğün yemeklerini, çocuklar masaları, sandalyeleri taşırdı, en güzel elbiseler giyilirdi, birçoğu bayramlık olan ve bayramdan bayrama giyilen elbiseler…
Mahallede bir kişi hayatını kaybettiğinde, 40 gün yemek pişmezdi ölü evinde, komşular getirirdi, evlerini açardı komşular taziye için, taziye çadırları yoktu.
Evlerde radyo, televizyon açılmazdı ölüm sessizliği mahalleye sarardı ve acı mahallece yaşanırdı…
Ramazan’da iftar topu atılacak diye sokakta beklerdi çocuklar, “top atıldı kandil yandı” tekerlemesini hep beraber bağırırlardı, bazanda top atılmadan bağırırlardı muziplik olsun diye…
Teravi namazına gidilirdi, bazen teraviye diye evden çıkılır, bahçelerden meyve koparılır, gezilirdi yani teraviden kaçılırdı…
Yazlık sinemalar vardı mahalle aralarında akşamları seyretmeye gidilirdi.
Sobalıydı evler, kestane ucuzdu ve kestane patlatılırdı üstünde, mandalina kabukları konurdu güzel koksun diye, bir güğüm olurdu daima sıcak su olurdu, bulaşıklar o su ile yıkanırdı, çay sobanın üstünde kaynardı…
Banyo Pazar günü yapılırdı, ertesi gün okula temiz gidilirdi, banyo kazanı yakılrdı, şofben yoktu çünkü…
Odun, kömür alınırdı, at arabaları ile gelirdi, mahallelerin sütçüleri vardı…
Akşam gezmeleri olurdu, telefon yoktu, çocuklar ile gönderilirdi mesaj; “Ayten hanım teyze akşam bir mani haliniz yok ise annemler size gelecek” denilirdi…
Kadın erkek ailece oturulurdu, erkekler tavla oynardı, kadınlar örgü örerlerdi.
O zamanlar siyaset daha farklı idi, sağı ile solu ile idealleri vardı insanların ve omurgaları…
Bakkaldan alış veriş yapılırdı, kasaptan et alınırdı, manavdan sebze meyve ve file ile taşınırdı, poşet yoktu…
Yoğurt külekte alınırdı. Veresiye defteri vardı, peşin alışveriş vardı, kredi kartı yoktu, 25 krş, 50 krş,1 lira, atlı 2,5 lira vardı madeni…
Sokakta oynardı çocuklar, sokaklar güvenliydi, met(çelik çomak), kozalak, çanak, misket(bilye)…
Uçurtma yapılırdı gazete kağıdından, hamur ile yapıştırılırdı…
Telden araba yapılırdı, tornet yapılırdı, bisiklet lükstü…
Playsitation yoktu…
Her mahallenin bir sokak köpeği olurdu, dilenciyi, eskiciyi sokmazdı mahalleye…
Her mahallenin okulu vardı, okula yürüyerek gidilirdi, beslenme götürülürdü beslenme çantalarında, kara önlükler, beyaz yakalar ve ceplerde mendil vardı…
Karne gününün bir anlamı vardı…
Mahalle aralarında plastik top ile maç yapılırdı, dikenden, cam kırığından patlardı toplar, deri top yok denecek kadar azdı ve adı; meşin toptu, patladı mı iç lastiği çıkarılır, yapıştırılırdı, suyu çekerdi top ağırlığından gitmezdi, formalarımızı kendimiz yapardık beyaz atletlerden boya ile arkasına numara yazılırdı…
Bahçeliydi evler, şehirlere ihanet edilmemişti, apartman kültürü daha başlamamıştı, dikey değil yataydı mimari…
Birçok şey bugünden eksikti ama mutluluk vardı, insanlar birbirine güler yüzlüydü, günaydın, merhaba, nasılsınız? Vardı.
Ahtı vefa vardı, komşu hakkı vardı, gerçek anlamda dostluk, arkadaşlık vardı, kan kardeşliği vardı, ahretlik vardı…
Ben o günleri özlüyorum, çünkü o günlerde ruh vardı, sevgi vardı, saygı vardı…
Peki siz özlemiyormusunuz…
Yorumlar
Kalan Karakter: